Bu üründen 191 adet satılmıştır.
Dergi: Yedikıta | Fiyat: 5,00 TL | |
Selçukluların tarih sahnesine çıkışını, İslâm ve hatta dünya tarihinin en önde gelen dönüm noktalarından biri olarak kabul etmek kaçınılmazdır. Oğuzlar, İslâm’la müşerref olmalarından kısa bir süre sonra Asya’nın ortalarından batıya doğru göç ederken, Selçuklu hanedanı, bütün haritaları değiştirecek bu hareketin liderliğini yapıyordu. Anadolu’ya Malazgirt’ten giriş yapan Selçuklu beylerinden biri, kısa sürede İznik’e ulaşmış ve burada devletini kurmuştu. Onlara, Selâçıka-i Rum; Anadolu Selçukluları denilecekti. Böylece Anadolu tarihinde yepyeni bir sayfa açılmış oluyordu.
İznik’ten sonra Konya’yı kendine merkez edinen bu yeni devlet, sancağı Osmanlılara teslim edinceye kadar Anadolu’da büyük kudret kazanarak yüksek bir Türk-İslâm medeniyeti vücuda getirdi. Bundan sonra Anadolu, bütün İslâm âleminin medar-ı iftiharlarından nice âlimlere, mutasavvıflara ve sanatkârlara yurt yuva oldu. İnşa edilen türlü müesseselerde, ilmin ve irfanın havası solundu, yazılan kıymetli eserler baş tacı edildi.
İşte bu parlak devrin zirvesi, Sultan Alâeddin Keykubad idi.
Kendisi, Anadolu Selçuklularının en namdar hükümdarı olduğu gibi saltanatı zamanı da öyledir. Onu, Anadolu topraklarının ilk büyük padişahlarından saymak gerektir. Devletinin sınırlarının doğu, güneydoğu ve güneyde emen hemen günümüz sınırlarıyla aynı olduğunu; yakinen tanıdığımız simalardan Muhyiddin-i Arabî, Sadreddin-i Konevî ve Mevlânâ Celâleddin-i Rumî hazaratı gibi zatların onun devrinde Anadolu’ya davet edilip sultanın iltifatlarına
mazhar olduğunu söylersek, mevzu daha iyi anlaşılır.
Bu ayki dosya konumuzda onu ve devrini, çeşitli cihetlerden ele aldık.
İstifadeli okumalar dileriz.