Bu üründen 169 adet satılmıştır.
Dergi: Yedikıta | Fiyat: 5,00 TL | |
Dünyanın gözbebeği iki mukaddes şehir üzerindeki kem gözlerin geçmişi, Asr-ı Saadet’e kadar uzanır. Orası hakkında art niyet besleyenler, Hz. Abdülmuttalib’in “Kâbe’yi Rabbi korur!” sözünden habersiz gibidirler. Nitekim Haremeyn-i Şerifeyn, tarih boyunca kudretli bir muhafıza hep sahip olmuştur. İşte bu “hâdim” ve muhafızlardan en güçlüsü olan Osmanlılar, bayrağı 1517’de Memlüklerden devraldı.
İki mukaddes beldeyi üzerinde barındıran Arap Yarımadası’nın batı sınırını Kızıldeniz çizer. “Bahr-i Ahmer” yani Kızıldeniz, aynı zamanda Akdeniz ve Hint Okyanusu’nu bağlayan bir hattır. Bölgenin stratejik öneminin farkında olan Portekizliler, görünüşte ticarî ağırlıklı ama esasında dinî saiklerle yola çıktıklarından ana hedeflerinden biri, Mekke-i Mükerreme’ydi. Kendilerini bu hedefe ulaştıracak en kestirme yol ise Kızıldeniz sahilinde, Kâbe-i Muazzama’ya 60 km mesafedeki Cidde Limanı’ydı.
Portekizliler 1517’de Kızıldeniz’in okyanusa açılan kapısı Babü’lMendeb’e geldiklerinde, yerli işbirlikçiler bulmakta zorlanmadılar ve Kızıldeniz’e girip rotalarını Cidde’ye çevirdiler. Neyse ki Osmanlı denizcisi Selman Reis onlardan önce gelmiş, daha önce Memlükler tarafından yaptırılan tahkimatı güçlendirmiş, Portekizlileri beklemekteydi. Onun Cidde savunması tarihte bir dönüm noktası olmuş, Portekiz tehlikesi evvela Mukaddes Topraklardan, sonra da Kızıldeniz’den uzaklaştırılmıştır. Bunu sağlayan el, Osmanlı’ydı. Zira aynı tarihte Yavuz Sultan Selim, Ridaniye’de kazandığı zaferle Memlüklere son vermiş, böylece Selman Reis, Osmanlı idaresindeki Haremeyn-i Şerifeyn’in ilk savunucusu olmuştu.
Ramazan-ı Şerif bayramınızı tebrik eder, istifadeli okumalar dileriz.