Bu üründen 176 adet satılmıştır.
Dergi: Yedikıta | Fiyat: 5,00 TL | |
Pâdişâh-ı âlem olmak bir kuru kavga imiş
Bir veliye bende olmak cümleden a‘lâ imiş
(Yavuz Sultan Selim)
Bir Osmanlı padişahının dilinden dökülen şu mısralar, gerek cihan padişahı olunsun, gerekse dağ başında bir çoban, aslında bütün meseleyi özetliyor. Sadece padişahları değil, umumî olarak Osmanlıları daha iyi anlayabilmek adına, bu bakış açısına da sahip olmak gerekiyor. Aksi hâlde, bir yerlerde bir şeyler hep eksik kalacaktır.
İslâm şehirlerinin meşhurlarından Buhara, sahip olduğu tarihî, kültürel ve manevî miras ile Osmanlı coğrafyasında çok iyi tanınan bir yerdi. İpek Yolu’nu ilim yoluna çevirenler, Rum diyarının binlerce kilometre ötesinden bu topraklara esintilerini getirdiler. Kimisi bizzat kendisi gelmişti, kimisinin de eserleri Türkçeye çevrilip insanların istifadesine sunulmuştu. Yıldırım Bayezid Han’ın damadı Emir Buharî hazretleri, hâlâ Bursa’nın manevî atmosferinin en başta gelen sebeplerinden biri olarak ziyaret ediliyor.
Padişahlar ve devlet adamları başta olmak üzere bütün Osmanlı Müslümanlarını asırlardır sulayan Buhara’nın Anadolu’ya vurduğu mührü, Dr. Ahmet Uçar yazdı. Sultan Abdülhamid Han’ın hususi ehemmiyet verdiği bir yer olan Güney Afrika’daki Osmanlı ajanını, Halim Gençoğlu; Moğol hükümdarı Cengiz’in torunlarından Tuğluk’un Müslüman oluş hikâyesini, Hasan Nazır kaleme aldılar.
Osmanlı Arşivi uzmanlarından Mehmet Amaç, Osmanlı kâtipleri arasındaki otuz yılını sizler için anlattı. Bu sayımızda ayrıca Sultan Abdülhamid’in en has musahiplerinden Nadir Ağa’nın kendi ağzından İstanbul’a ve saraya geliş hikâyesi de yer alıyor.
Gelecek sayımızda buluşmak dileğiyle...