Dünya üzerindeki sıcak savaş, ta Hz. Adem (a.s.) devrinden beri envai çeşit silahla binlerce yıl sürdü. İnsanoğlu pek çok sebeple öldürdü ve öldü. Geçen asrın ilk yarısında, 30 yıl arayla vuku bulan iki dünya savaşı ise bugüne kadarki en ağır tahribatı yaptı. Özellikle de ikincisi...
1945’te nihayete eren İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, bu sefer Soğuk Savaş devri başladı. Artık silahlar değil; “kelimeler”, “kavramlar” ve “diplomasi” konuşuyordu. Cephenin iki tarafında, Sovyetler ve ABD vardı. Bugünkü manada Türkiye-ABD münasebetleri tam da bu Soğuk Savaş devrinde başlamıştı.
Esasında ABD, Fransa ve İngiltere; Türkiye’yi kendi saflarında savaşa dahil edememelerini bir türlü hazmedemiyordu. Diğer taraftan Ortadoğu’da ABD’nin istediği düzenin kurulması için Türkiye’nin toprak bütünlüğünün korunması ve Sovyet nüfuzuna girmemesi önemliydi. Bu sırada İngiltere; Türkiye ve Yunanistan’a olan desteğini kestiğini bildirip sahaya ABD’yi sürdü. Truva atının süvarileri ise Başkan Truman ve Dışişleri Bakanı Marshall olacaktı. Arka planını bu şekilde özetleyebileceğimiz konuyu, Prof. Dr. Hamit Pehlivanlı ve Prof. Dr. Alaeddin Yalçınkaya sizler için kaleme aldılar.
Birinci Dünya Harbi’nin en çetin cephelerinde omuz omuza savaştığımız Azerbaycan Türkleri, asırlarca Anadolu’da her evin en muteber misafiri olmuş “Muhammediye” ve ilim başkentlerimizden Harran konuları, bu sayımızdaki diğer yazılarımız.
Doğru kararlar almak ve geleceğimizi kendi menfaatlerimiz doğrultusunda planlayabilmek için geçmişin çok iyi bilinmesi, incelenmesi, sonuçlar çıkarılması ve ulaşılan neticelerin “isabetli” bir şekilde değerlendirilmesi şarttır. İşte Yedikıta, geçmişe bakarak geleceği görmek için var...
Nisan’da buluşmak üzere...
