Bu üründen 275 adet satılmıştır.
Dergi: Yedikıta | Fiyat: 5,00 TL | |
Karada hüküm sürmek üzere tarih sahnesine çıkan Osmanlılar, kuruluşundan beri donanmaya ve denizcilik faaliyetlerine büyük önem verdiler. Daha beylik yıllarında, cihan devleti olabilmek için güçlü bir donanmanın ehemmiyetini fark eden padişahlar sayesinde, büyük tersaneler kuruldu, gemiler inşa edildi, donanmalar vücuda getirildi.
Osmanlı’nın altın çağını yaşadığı 16. yüzyılda, cihan devleti olması, dünya güç dengelerini değiştirmiştir. Bu başarıda, kara seferleri kadar, donanmanın önemi de büyüktü. Osmanlı,çift kanatlı kartal misali seferlerini hem karada hem de denizde sürdürmüş, Hint Okyanusu’ndan Atlas Okyanusu’na, Kızıldeniz’den Akdeniz ile Karadeniz’e ve Hazar Denizi’ne kadar büyük bir sahada nüfuz sahibi olmuştur.
“Sultânü’l-Berreyn ve Hakânü’l-Bahreyn” unvanını kullanan padişahlar, gerçek manada denizler hâkimiydiler. Öyle ki bu hâkimiyet, Avrupalı devletlere karşı elde edilen teknik üstünlükten ziyade, beynelminel tarafı olan bir husustu. Dünyada ilk defa “denizlere hukukî düzen”, Osmanlılarla gelmişti. Bu sayede özellikle Akdeniz’de iki yüz sene devam eden “huzurun mimarı” olmuşlardı.
Ancak Osmanlı deniz tarihi araştırmaları, hak ettiği değeri pek fazla görmemiştir. Bizim araştırmacılar bu hususa yeterince değinememişler, Batılı tarihçilerse Osmanlı’nın deniz gücünü görmezden gelmişlerdir. Osmanlı’nın, karada olduğu gibi denizlerde de cihan devleti olduğu âşikâr olduğu hâlde, yeterince ilmî araştırmaların yapılmaması, ayrıca düşünülmesi gereken bir husustur.
Bu sayımızda Osmanlı deniz tarihine mercek tutarak, beylikten cihan hâkimiyetine giden yolda, Osmanlı denizciliğini enine boyuna konuştuk. Merak edilenleri ve mesnetsiz
iddiaları, Osmanlı deniz tarihi çalışmalarıyla yeni ufuklar açan Prof. Dr. İdris Bostan, Yedikıta okurlarına anlattı.
Bu vesileyle Ramazan-ı Şerif’inizi tebrik eder, istifadeli okumalar dileriz. Gelecek sayımızda buluşmak dileğiyle…