Bu üründen 60 adet satılmıştır.
Dergi: Yedikıta | Fiyat: 20,00 TL | |
İlim tahsili, oldukça uzun süren, inişli çıkışlı bir yolculuktur; engelli koşulan maraton misali. Günümüz dünyasının “eğitim” ayağı neredeyse kaybolmuş, “öğretim” ayağı da kangren olmaya yüz tutmuş sistemlerini bir kenara bırakırsak; ecdadımız ilme ve ilim tahsiline son derece ehemmiyet vermişlerdir. Bu yüzden pek çok âlim, evvelâ “ilim” mefhumu/kavramı üzerinde kafa yormuş, çeşit çeşit tarifler yapmış, şubelere-kısımlara ayırmış, onu elde etmenin yollarını tafsilatıyla anlatmıştır.
İlim dinî veya gayrı dinîdir, vasıtalıdır veya vasıtasız; zahirîdir veya batınî; kesbîdir veya vehbî… Ama işin sonunda hep, “İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendini bilmezsen ya nice okumaktır.” denilir. Çünkü, “Kendini/nefsini bilen, Rabbini bilir.” anlayışı hâkimdir toplumda. Ulaşım imkânlarının sınırlı ve tehlikeli, kitaba hatta boş kâğıda dahi ulaşmanın meşakkatli olduğu o eski zamanlarda, çekilen zahmetler neticesinde elde edilen başarı, elbette çok kıymetliydi. Müderrislerin dilinden düşmeyen, “Her şey için bir mani vardır, ilim için her şey manidir.”, “İlmin başı soğandan acı, sonu baldan tatlıdır.” gibi sözler bu durumun özeti mahiyetindedir. Bu ayki dosyamızda, ilmin sonuna yani baldan tatlı kısmına odaklandık. Tahsilini tamamlayanların başına kondurulmuş birer tac olan icazetnamelerin tarihî seyrini
sayfalarımıza taşıdık. Dosyamız gösteriyor ki icazet, akla ilk gelen manasından daha fazlası. Kurban Bayramı’nızı tebrik eder, istifadeler dileriz.